Pazar, Kasım 25, 2012

Tanrı,Kadın



















Canı sıkıldı tanrının bir gün
Ve dünyayı yarattı
Tüm ayrıntıları düşündü
Hiyerarşik bir denge vardı başta

Sonra kendini üstte sananlar bir anda alt oldu
Birileri tanrıcılık oyununu buldu
Canı sıkılan baba parasıyla bir işletme kuruyordu
Kulları ona tapmak zorunda kalıyordu
Zamanla dengeler gene bozuldu
Ropteşambır, elinde viski kadehi ve puro
Yeni yeni tanrılar peyda oldu
Çok kadın pırlantaya, Chanel’e kolay yoldan ulaşma derdinde
Sistem erki tek erkekte toplama eğiliminde
Doğa düzensizliğe doğru gidiyor
O anki tanrılar kızılan küfredilen
Günah keçisi ilan ediliyor
Yaşayıp gidiyorlar tanrıcılık oynayarak
Neden yaratıldığını kimse bilmiyor.

Çarşamba, Kasım 14, 2012

Katil Robot - Blinky :)


İLK BULUŞMALAR

Buluşmamızın her anını 
biz bir mucize gibi coşkuyla kutlardık 
Yeryüzünde yalnızca ikimiz vardık 
Sen bir kuş kanadından hafif ve inceydin 
merdiven basamaklarından başdöndürücü bir hızla inip, 
çiğ taneli leylakların arasından geçerek 
beni aynalı camın öbür tarafındaki 
kendi makamına götürürdün sen 


Gece indiğinde bana büyük şeref bahşedilir 
ve tapınağın kapıları açılarak karanlıkta parlar 
ve yavaşça secde ederdi çıplaklığın. 


Ve ben uyanarak "Tanrı kutsasın" diye fısıldardım 
Ve bu kutsamanın cüretkârlığının tadını yaşardım 
Sen uyurdun 
ve mavi gökyüzünün kapılarını çalardın rüyanda 
Vücudunsa yatağın içinde 
dokunulmazlığının sıcaklığı ve buğusu ile hareketsizdi 
ve kirpiklerin de, 
ellerin de öyle, 
sıcak... 

Irmakların nabzı kristal küre üzerinde atar, 
dağlar tüter ve denizden serpintiler gelir 
sense avucunda tutardın o kristal küreyi. 
Bir tacın içinde uyurdun 
Ve tanrı şahidim ki 
Benimdin sen 
Sen uyanır ve insanoğlunun 
basit konuşma dilini yeniden yazardın. 
Ve "insan" sözcüğünü, gırtlağına yeni bir güçle doldurur, 
ve "sen" sözcüğü, yepyeni anlamlarını ortaya serer, 
ve kral anlamına gelirdi. 
Ve yeryüzündeki her şey dönüşürdü 
hatta leğen, kova gibi basit şeyler bile 
Ve o sağlam kaya 
aramıza bekçi gibi dikilip durduğunda 
bilinmeyen yerlere sürüklenip giderdi. 
Mucizevi şehirler önümüzde bir serap gibi dağılırdı. 
Kaderimiz, elinde ustura olan 
bir deli gibi arkamızdan kovalarken 
biz bulutların üzerinde yatardık, yumuşacık? 
Ve kuşlarla yolumuz ortaktı sanki 
Ve balıklar, ırmaklar peşimizden gelirdi 
Ve gökyüzü uyanırdı gözlerimin önünde...

(Arseny Tarkovsky, 1962)