Çarşamba, Kasım 14, 2012

İLK BULUŞMALAR

Buluşmamızın her anını 
biz bir mucize gibi coşkuyla kutlardık 
Yeryüzünde yalnızca ikimiz vardık 
Sen bir kuş kanadından hafif ve inceydin 
merdiven basamaklarından başdöndürücü bir hızla inip, 
çiğ taneli leylakların arasından geçerek 
beni aynalı camın öbür tarafındaki 
kendi makamına götürürdün sen 


Gece indiğinde bana büyük şeref bahşedilir 
ve tapınağın kapıları açılarak karanlıkta parlar 
ve yavaşça secde ederdi çıplaklığın. 


Ve ben uyanarak "Tanrı kutsasın" diye fısıldardım 
Ve bu kutsamanın cüretkârlığının tadını yaşardım 
Sen uyurdun 
ve mavi gökyüzünün kapılarını çalardın rüyanda 
Vücudunsa yatağın içinde 
dokunulmazlığının sıcaklığı ve buğusu ile hareketsizdi 
ve kirpiklerin de, 
ellerin de öyle, 
sıcak... 

Irmakların nabzı kristal küre üzerinde atar, 
dağlar tüter ve denizden serpintiler gelir 
sense avucunda tutardın o kristal küreyi. 
Bir tacın içinde uyurdun 
Ve tanrı şahidim ki 
Benimdin sen 
Sen uyanır ve insanoğlunun 
basit konuşma dilini yeniden yazardın. 
Ve "insan" sözcüğünü, gırtlağına yeni bir güçle doldurur, 
ve "sen" sözcüğü, yepyeni anlamlarını ortaya serer, 
ve kral anlamına gelirdi. 
Ve yeryüzündeki her şey dönüşürdü 
hatta leğen, kova gibi basit şeyler bile 
Ve o sağlam kaya 
aramıza bekçi gibi dikilip durduğunda 
bilinmeyen yerlere sürüklenip giderdi. 
Mucizevi şehirler önümüzde bir serap gibi dağılırdı. 
Kaderimiz, elinde ustura olan 
bir deli gibi arkamızdan kovalarken 
biz bulutların üzerinde yatardık, yumuşacık? 
Ve kuşlarla yolumuz ortaktı sanki 
Ve balıklar, ırmaklar peşimizden gelirdi 
Ve gökyüzü uyanırdı gözlerimin önünde...

(Arseny Tarkovsky, 1962) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder